Derman
Derman Özersoy, uzun yıllar önce evliliğin sorumluluğunu kaldırabilecek sorumluluğa sahip olmayan eşinden ayrılıp iki çocuğuyla birlikte Amerika’ya yerleşmiş ve kendini işi ve çocuklarına adayarak mesleğinde kısa sürede zirveye tırmanmış bir genel cerrahtır.
Dönem dönem dünyaca ünlü tıp dergilerinde makaleleri yayınlanan, dalında dünyanın en iyileri arasında gösterilen Derman, Amerika’da kendine ve çocuklarına bir düzen kurmuş ve ülkesine dönmeyi, biraz da eski eşinden kaynaklanan kötü anılar yüzünden aklına bile getirmemektedir.
Ne var ki dedikleri gibi “Hayat; biz başka planlar yaparken başımıza gelenlerdir”… Ve kaderin bir cilvesi Derman’ı bu kararını gözden geçirmek zorunda bırakır.
Ünlü bir Anadolu kökenli işadamının ameliyatı için davet edildiği İstanbul’da başından geçen bir kaza vesilesiyle ülkesindeki sağlık sisteminin hiç de düşündüğü gibi ileri düzeyde olmadığını fark eder ve kendisine “Ülkemin bana ihtiyacı varken benim Amerika’da ne işim var?...” sorusunu soran Derman şok bir kararla burada kalmaya karar verir...
Dahası, birçok özel hastaneden teklif aldığı halde sistemdeki çürümenin bariz örnekleriyle dolu bir devlet hastanesinde çalışmaya başlar.
Bu karar Derman için tahmin ettiğinden de fazla çaba isteyen bir mücadelenin başlangıcıdır. Yurtdışında bambaşka bir kültürde yetişmiş çocuklarının İstanbul’a adaptasyonu, ablası Feyzan’ın kocası Süleyman’ın çocuklara Türk kültürünü hızlı yoldan aşılama gayreti, baba parası yemeye alışmış ve yaşına rağmen şımarıklığından ve sorumsuzluğundan bir şey kaybetmemiş eski kocası Koray’ın barışma çabaları işin sadece bir tarafıdır.
İş yerinde vereceği mücadele ise çok daha zorludur. Her dönemin adamı olan ve arkasında önemli insanların olmasının rahatlığıyla hastaneyi babasının çiftliğine çeviren, zaten vermek zorunda olduğu her hizmeti paraya endeksleyen bir başhekim, Aziz Toynaksız vardır hastanenin başında.
İşe başlar başlamaz Aziz Toynaksız ile amansız bir mücadele başlar Derman’ın. Tabii Derman’ın gelişinden rahatsız olan tek kişi Aziz Toynaksız değildir. Mesleğinde ilerleyebilmek için başhekime mavi boncuk dağıtmakta bir sakınca görmeyen Doktor İffet, başlıca hobisi hastalara kendini doktor olarak tanıtmak olan avantacı ve gurbetçi hastabakıcı Bayram Keleş de Derman’ın gelmesiyle işleri bozulanlar arasındadır. Bunların yanında bitirim ambulans şoförü Yetiş, işini fazla ciddiye alan güvenlik görevlisi Güven Cavlakoğlu, anaç hemşire Adalet, “enjektör” lakaplı çapkın doktor Sarp, “azaltılmış numune” lakaplı ufak tefek doktor Yüksel, hastanedeki renkli simalardan sadece birkaçıdır.
Tabii ülkesine dönüşüyle birlikte Derman’ın dünyasında değişen bir şey daha vardır. Zira boşandığından beri kilit vurduğu ve ölene dek sadece çocuklarına ait olduğuna düşündüğü kalbi, tesadüfen ve çok da hoş olmayan bir şekilde tanıştığı bir hasta yakını için ufak ufak ritim bozuklukları göstermeye başlar.
Kısacası Derman için bambaşka bir hayat başlamıştır. Ama o, kıvrak zekası, çalışkanlığı ve her şeyden önemlisi kadınca içgüdüleriyle bu yeni hayatında da başarılı olmaya kararlıdır.
Derman Özersoy, uzun yıllar önce evliliğin sorumluluğunu kaldırabilecek sorumluluğa sahip olmayan eşinden ayrılıp iki çocuğuyla birlikte Amerika’ya yerleşmiş ve kendini işi ve çocuklarına adayarak mesleğinde kısa sürede zirveye tırmanmış bir genel cerrahtır.
Dönem dönem dünyaca ünlü tıp dergilerinde makaleleri yayınlanan, dalında dünyanın en iyileri arasında gösterilen Derman, Amerika’da kendine ve çocuklarına bir düzen kurmuş ve ülkesine dönmeyi, biraz da eski eşinden kaynaklanan kötü anılar yüzünden aklına bile getirmemektedir.
Ne var ki dedikleri gibi “Hayat; biz başka planlar yaparken başımıza gelenlerdir”… Ve kaderin bir cilvesi Derman’ı bu kararını gözden geçirmek zorunda bırakır.
Ünlü bir Anadolu kökenli işadamının ameliyatı için davet edildiği İstanbul’da başından geçen bir kaza vesilesiyle ülkesindeki sağlık sisteminin hiç de düşündüğü gibi ileri düzeyde olmadığını fark eder ve kendisine “Ülkemin bana ihtiyacı varken benim Amerika’da ne işim var?...” sorusunu soran Derman şok bir kararla burada kalmaya karar verir...
Dahası, birçok özel hastaneden teklif aldığı halde sistemdeki çürümenin bariz örnekleriyle dolu bir devlet hastanesinde çalışmaya başlar.
Bu karar Derman için tahmin ettiğinden de fazla çaba isteyen bir mücadelenin başlangıcıdır. Yurtdışında bambaşka bir kültürde yetişmiş çocuklarının İstanbul’a adaptasyonu, ablası Feyzan’ın kocası Süleyman’ın çocuklara Türk kültürünü hızlı yoldan aşılama gayreti, baba parası yemeye alışmış ve yaşına rağmen şımarıklığından ve sorumsuzluğundan bir şey kaybetmemiş eski kocası Koray’ın barışma çabaları işin sadece bir tarafıdır.
İş yerinde vereceği mücadele ise çok daha zorludur. Her dönemin adamı olan ve arkasında önemli insanların olmasının rahatlığıyla hastaneyi babasının çiftliğine çeviren, zaten vermek zorunda olduğu her hizmeti paraya endeksleyen bir başhekim, Aziz Toynaksız vardır hastanenin başında.
İşe başlar başlamaz Aziz Toynaksız ile amansız bir mücadele başlar Derman’ın. Tabii Derman’ın gelişinden rahatsız olan tek kişi Aziz Toynaksız değildir. Mesleğinde ilerleyebilmek için başhekime mavi boncuk dağıtmakta bir sakınca görmeyen Doktor İffet, başlıca hobisi hastalara kendini doktor olarak tanıtmak olan avantacı ve gurbetçi hastabakıcı Bayram Keleş de Derman’ın gelmesiyle işleri bozulanlar arasındadır. Bunların yanında bitirim ambulans şoförü Yetiş, işini fazla ciddiye alan güvenlik görevlisi Güven Cavlakoğlu, anaç hemşire Adalet, “enjektör” lakaplı çapkın doktor Sarp, “azaltılmış numune” lakaplı ufak tefek doktor Yüksel, hastanedeki renkli simalardan sadece birkaçıdır.
Tabii ülkesine dönüşüyle birlikte Derman’ın dünyasında değişen bir şey daha vardır. Zira boşandığından beri kilit vurduğu ve ölene dek sadece çocuklarına ait olduğuna düşündüğü kalbi, tesadüfen ve çok da hoş olmayan bir şekilde tanıştığı bir hasta yakını için ufak ufak ritim bozuklukları göstermeye başlar.
Kısacası Derman için bambaşka bir hayat başlamıştır. Ama o, kıvrak zekası, çalışkanlığı ve her şeyden önemlisi kadınca içgüdüleriyle bu yeni hayatında da başarılı olmaya kararlıdır.